ANTİK ÇAĞDA KOYUNLARLA”BİYOLOJİK SAVAŞ “
Tıbbi Hipotezler Bülteni'nde yayınlanan bir makaleye göre; iki antik uygarlık olan Arzavalılar ve Hititler, MÖ 1318-1320 yılları arasında yapılan Anadolu Savaşında; hastalıklı koçlar ve eşekler,biyolojik silah olarak kullanılmıştır..
Hastalıklı hayvanlar, Francisella tularensis bakterisini taşıyorlardı. Tavşan ateşi olarak da bilinen Tularemi hastalığı, güçten düşürücü bir hastalıktır. Antibiyotik kullanılmazsa, günümüzde de ölüme yol açabilir...Bu hastalık, tavşan, koyun ve eşek gibi hayvanlar üzerinde etkilidir. Hayvanlardan, insanlara çeşitli yollarla bulaşabilir..sinek kene vs..
MÖ 14. yüzyılın sonlarına doğru; uzun süre bu ölümcül-salgın hastalık, Orta Doğu'nun büyük bir kısmına yayıldı.Bu salgın, "Hitit vebası" olarak da bilinir. Mısır Kralı Akhenaten'a gönderilen mektuplarda da, açıkça anlatılmaktadır. MÖ 1335 yıllarında yazılmış bir mektupta, Suriye ve Lübnan arasında, bir sınır kenti olan Simyra'da; kırıp geçiren bir salgın anlatılır..
MÖ 14. yüzyılın sonlarına doğru; uzun süre bu ölümcül-salgın hastalık, Orta Doğu'nun büyük bir kısmına yayıldı.Bu salgın, "Hitit vebası" olarak da bilinir. Mısır Kralı Akhenaten'a gönderilen mektuplarda da, açıkça anlatılmaktadır. MÖ 1335 yıllarında yazılmış bir mektupta, Suriye ve Lübnan arasında, bir sınır kenti olan Simyra'da; kırıp geçiren bir salgın anlatılır..
Araştırmacılara göre Hititler, imparatorluk döneminde, topraklarını, günümüzün modern Türkiye'sinin, Doğu Suriye sınırına kadar genişletmişlerdi. Ancak Simyra kentine saldırdıktan sonra, salgın onları şiddetle sarstı. Trevisanato, tarihteki bu olayla ilgili şu bilgileri veriyor:"Savaştan sonra, ganimetler ve savaş esirleri nedeniyle salgın, Hitit ordusunun peşine takıldı. Salgın, Hititler'in anayurtlarına kadar geldi. Hitit'in iki kralı da, bu salgından dolayı birkaç yıl içinde öldü..Zayıflamış Hitit İmparatorluğu, Batı Anadolu'daki Arzavalılar için, cazip bir ülke haline geldi. Böylece MÖ 1320-1318 yılları arasında, 2 yıl sürecek yeni bir savaş başladı..İşte bu noktada Hititler, hastalık bulaşmış koçları ve eşekleri, düşmanı hasta etmek amacıyla kullandılar. Arşivlere göre, bu hastalıklı koçların sayısı, Arzava'nın caddelerinde, gizemli bir şekilde artmaya başladı. Hastalıklı koçlar, Arzava'nın şehirlerine, Hititler tarafından yollandı. Çünkü Hititler, bu hayvanların, hastalığın yayılmasına neden olduğunu fark etmişlerdi. Arzavalılar, Hititlere saldırdıklarında, Hititler zayıf durumdaydılar. Ancak Hititler, zayıf oldukları halde, düşmanı iki yıl içinde yendi."
MÖ 14. ve 13. yüzyıllara ait tabletler, biyolojik silah teorisini destekler nitelikte. Belgeye göre; bir kadın, yanında hastalıklı bir koçla sokakları gezerek, hastalığı bulaştırıp, yayıyor. Tabletlere göre:"Hastalıklı koçlara rastlayan ülke, ölümcül salgına yakalanabilir."
Arzavalılar bu yöntemi, oldukça hızlı anlamış olmalılar ki, kendilerine gönderilen hastalıklı koçları, düşmanlarına doğru geriye iade ederler.Eski kavimleri araştıran ve "Greek Fire, Poison Arrows & Scorpion Bombs: Biological and Chemical Weapons in the Ancient World" kitabının yazarı olan Adrienne Mayor, şunları söylüyor:”Ben, hastalıklı koçların ve eşeklerin,Hititler tarafından düşman topraklarına gönderildiğine; bununda yakın Doğu'da belgelenmiş, en eski biyolojik silahlar olduğuna katılıyorum. Hatta, bundan daha eski kanıtlar, Sümerliler(Modern Suriye) incelenerek bulunabilir..”
Kaynak: "Sick Rams Used As Ancient Bioweapons", https://www.discovery.com/
28/11/2007.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder