Ermeni efsaneleri ve mitleri.
Yakışıklı Ara ve yalayarak tedavi eden köpekler.
Mitler döneminin kralı Aray (ya da Ara), ünü Babil kraliçesi Semiramis'e kadar ulaşan yakışıklılığıyla tanınıyordu. Kraliçe, sadece kulağına çalınan sözlere bakarak, yüzünü bile görmeden
ona aşık oldu. Onu kendisiyle buluşmaya razı etmek için, masal dünyasını çağrıştıran hediyeler gönderdi. Ne var ki, büyük bir tutkuyla sevdiği eşine sadık olan Ermeni kral, elçileri hediyelerle
birlikte geri çevirerek, kraliçenin isteğini reddetti. Büyük bir öfkeye kapılan Semiramis ordusunu topladı ve Ermenistan'ı ele geçirdi. Büyük bir savaş oldu, Ermeniler yenildiler, kralları da çarpış
mada öldürüldü.
Semiramis, kralın ölüsünü Babil'deki sarayına getirtip, taraçada gözler önüne koydu. Ülkesinin "yalayarak tedavi eden ilahları"na, yeniden diriltebilmek için ölü kralın yaralarını dilleriyle yalarnalarını emretti. Ama her şey boşunaydı ve beden çürü yordu. Semiramis, bir yeraltı geçidine gizlice gömdürdü onu. Çok sevdiği gözdelerinden birine krallar gibi giyinip, takılar takmasını emretti. Ona, yalayıcı ilahlarca diriltilmiş Aray süsü vererek yanında alı koydu
Bu efsane, hiç kuşkusuz eski bir mitin izini taşıyor. Gerçekten de tarihçiye, yabancısı olmadığı bir senaryoyu çağrıştırıyor: Birçok Doğu dinlerinin tanınmış örneklerini sunduğu, ölen ve yeniden dirilen tanrı senaryosu: Attis, Osiris ve diğerleri. Buradan yola çıkılarak, destansı kral Aray'ın, kültüve mitolojisi eskinin ünlü çizelgesine uyan eski bir tanrı olduğu sonucuna varıldı.
Aynı yorum çizgisinde, Platon'un çok bilinen bir metninde anlattığı Ermeni Er mitinin yerel bir biçimi de görüldü. Bütün bunlar olabilir, ama kanıtlanamaz
Buna karşılık, V. yüzyılın ortalarmda yazan Eznik'irı anıştırmalarıyla eskiliği kanıtlanan, Semiramis'in yardıma çağırdığı yalayıcı ilahların Ermeni inançlarına uygun düştüğükesinlikle doğrudur. Bu olağanüstü varlıklar, çarpışma sırasında ölen savaşçıların yaralarını yalamaya gelen, bu yöntemle de onları iyileştiren tanrısal köpeklerdir. Onlara Aralez ya da Arlez denirdi; "Tut!
Yala! " gibi iki emir cümleciğinin yanyana gelmesi şeklinde yorumlanması gereken bir isimdir bu. Öyleyse Arlez "Tut-yala" anlamını taşıyan bir sözcük olmalıdır
Eski bir tarihçi Bizanslı Faustus, başkomutan Mamikomian öldüğünde, Aralezlerin onu diriltmek için boşuna çabaladığından sözeder:
"Cesedi evine götürülüp ailesine teslim edildiğinde, başı gövdesinden ayrılmış olmasına rağmen, yakınları ölümünü kabullenemediler. Onu canlandırmak umuduyla, başını gövdesine dikmeye çalıştılar. Onun bir yiğit olduğunu, bu nedenle Arlezlerin inip onu diriltmeeye çalışacaklarını söylediler. Dirilişini umut ederek öyle bekleşiyorlardı. Ne var ki, cesedi bozuluyordu. İşte o
zaman ölüyü kuleden indirdiler ve gözyaşları içinde törelere göre toprağa verdiler" (V, 36).
Bu iki efsane, hiç değilse son kısımlarında, aynı senaryoyu tekrarlar: Ceset bir terasın ya da bir kulenin üzerine taşınır ve tam burada yalayıcı ilahlargörevleriniyerine getirir. Beden çürür ve onu toprağa gömerler. Bu benzerlik bize, ayinle ilgili bir hatıradan sözedilebileceğini gösteriyor.
Savaşçıların yaralarını yalayan bu köpeksi ilahi ara inanç, Kafkasya'da tekil bir olgu değildir. Aynı inanca Abhazlarda tanrı Ajtyr'in hizmetindeki doğaüstü köpekler olan Alyshk'yntyr'lerde de rastlanır. Bir efsane, bu doğaüstü köpeklerin üç gün üç gece bir kahramanın yaralarını yalayıp, onu hayata döndünneyi başardıklarını anlatır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder