28 Ekim 2019 Pazartesi

Mavi Gözlü Göçmenler 6.500 Yıl Önce İsrail’i Değiştirdi

 
İnsan kalıntılarını saklamak için kullanılan Kalkolitik Çağ’dan kalma bu kaplar İsrail’in kuzeyinde yer alan Peki’in Mağarası’nda gün yüzüne çıkarıldı. C: Mariana Salzberger/ İsrail Eski Eserler Müdürlüğü
Mavi Gözlü Göçmenler 6.500 Yıl Önce İsrail’i Değiştirdi


Yeni yapılan bir araştırmaya göre göçmenler bölgeye yeni kültürel pratikler getirmekle kalmamış, mavi gözlü olmaya yol açan mutasyon gibi daha önce bu coğrafi alanda bilinmeyen yeni genleri de beraberlerinde getirmişti.
Arkeologlar bu tarihi popülâsyon değişimini geçtiğimiz tarihlerde, İsrail’deki bir mağarada koruna gelmiş iskeletlerden aldıkları DNA’yı analiz ederek keşfetti. Bilim insanlarının bildirdiğine göre bu küçük ülkenin kuzeyinde yer alan kazı alanında düzinelerce gömüt ve yaklaşık 6.500 yıl öncesine tarihlendirilen 600’den fazla ceset bulunuyor.
DNA analizi mağarada koruna gelmiş iskeletlerin genetik olarak tarih boyunca bu bölgede yaşamış insanlardan farklı olduğunu gösterdi. Araştırmada, genetik farklılıklardan bazılarının komşu toprak Anadolu’da ve günümüzde hem Türkiye hem de İran sınırları içerisinde kalan Zagros Dağları’nda yaşamış insanlarla uyuştuğu saptandı.
O dönemde Celile olarak adlandırılan Antik İsrail, bugünün Doğu Akdeniz ülkelerini kapsayan daha geniş bir bölge olan Levant’ın bir parçası sayılan Güney Levant bölgesine aitti. Güney Levant MÖ yaklaşık 4500’den MÖ 3800’e kadar olan dönemi kapsayan Geç Kalkolitik Çağ sırasında önemli bir kültürel değişim geçirdi. Yerleşimler yoğunlaştı, daha fazla ritüel alenen uygulanır hale geldi ve cenaze hazırlıklarında ölünün kalıntılarının konduğu kapların kullanımında bir artış oldu.
Bazı uzmanlar daha önce, kültürel dönüşümün Güney Levant yerlilerince yönlendirildiğini iddia etmiş olsa da yapılan bu yeni araştırmanın yazarları değişimlerin insan göçü dalgalarıyla açıklanabileceği görüşünde. Bilim insanları akıllardaki sorulara güvenilir cevaplar bulmak için İsrail’de yer alan Peki’in Mağarası’ndaki bir gömüt alanına yöneldi.

Soy bulmacası çözülüyor

Peki’in, yaklaşık 17 metre uzunluğunda ve 5-8 metre genişliğinde doğal bir mağara. Mağaranın içerisinde yüzlerce iskeletin yanı sıra bezemeli kaplar ve cenaze sunuları bulunuyor, tüm bunlar bu bölgenin çevrede yaşayan Kalkolitik insanlar için bir tür morg görevi üstlendiğinin göstergesi.
Ancak, İsrail’deki Kinneret Colloge Celile Arkeolojisi Enstitüsü’nden arkeolog ve araştırma eş yazarı Dina Shalem’in belirttiğine göre mağaranın içindekilerin hepsi yerel kökenlere sahip değil.
Shalem, “Mağarada ele geçirilen bulgulardan bazıları bölgeye özgü özellikler gösteriyor, ancak diğerleri uzak bölgelerle kültürel bir alışveriş olduğunu işaret ediyor” diyor. Harvard Üniversitesi Organizmik ve Evrimsel Biyoloji Bölümü’nden doktora adayı Eadaoin Harney, mağaradaki eserlerin sanatsal üsluplarının Yakın Doğu’nun daha kuzeyde yer alan bölgelerindeki yaygın üsluplara yakından benzerlik gösterdiğini söylüyor.
48 iskelet kalıntısından elde edilen kemik tozundan DNA örnekleri alan bilim insanları mağarada kalıntıları bulunmuş 22 bireyin genomlarını yeniden oluşturmayı başardı. Araştırmacıların bildirdiğine göre bu, Yakın Doğu’daki antik DNA’lara dair en geniş çaplı genetik çalışmalar arasında.

Mavi göz, açık ten

Bilim insanları bu bireylerin kuzeydeki insanlarla ortak genetik özellikler taşıdığını ve bu benzer genlerin daha önce Güney Levant’ta yaşamış çiftçilerde olmadığını ortaya çıkardı. Örneğin, mavi gözlü olmaya yol açan alel (bir genin iki veya daha fazla alternatif formundan biri) örneklenmiş kalıntıların yüzde 49’u ile ilişkilendirildi, bu da mavi gözün Yukarı Celile’de yaşayan insanlar arasında yaygın hale geldiğini gösteriyor. Araştırma yazarlarının belirttiğine göre diğer bir alel ise açık tenin yerel popülâsyonda da yaygın olabileceğini işaret ediyor.
Harney durumu “Hem göz hem de ten rengi hepsi değil ama birçoğu tanımlanmış birden fazla alel arasındaki karmaşık etkileşimler tarafından kontrol edilen özellikler” diyerek açıklıyor.
“Çalışmamızda üzerinde durduğumuz iki alelin açık göz ve ten rengiyle yakından ilişkilendirildiği biliniyor ve bunlar antik DNA araştırmalarında çeşitli insan popülâsyonlarının görünümünü üzerinde tahminde bulunmak için sıklıkla kullanılıyor.”
Ancak, birçok diğer alelin de insanlardaki göz ve ten rengini etkileyebileceğini belirtmekte fayda var. Dolayısıyla “bilim insanlarının bir bireydeki pigmentasyona dair söyledikleri bir tahmin olmaktan öteye gidemiyor”.
Yukarıda bahsedilenlere ek olarak, bilim insanları gruplar içerisindeki genetik çeşitliliğin zaman içerisinde arttığını, gruplar arasındaki genetik farklılıklarınsa azaldığını keşfetti. Araştırmacılara göre bu, bir insan göçü dönemi sonrasında popülâsyonlarda tipik olarak ortaya çıkan bir durum.

Dinamik bir geçmiş

Illinois, Wheaton College’dan arkeoloji profesörü Daniel Master, uzak geçmişten DNA’ları taşıyan bu bulguların dinamik antik dünyaya ve onu iskân eden çeşitlilikli insan popülâsyonlarına dair yeni ve heyecan verici bilgiler sunduğunu söylüyor.
Çalışmaya dahil olmayan Master, “En kilit sorulardan biri Celile’deki grupların Beerşeba Vadisi’ndeki, Ürdün Vadisi’ndeki veya Golan Yaylalarındaki gruplarla ne derece bağıntılı olduğuydu” diyor.
“Peki’in’de ele geçirilen eserlerin yayımlanması bu bölgeler arasında birçok kültürel bağlantı olduğunu gösterdi, gelecekte, bu bağlantıların aynı zamanda genetik olup olmadığını görmek ilginç olacak.”
Shalem, araştırmacıların elde ettiği sonuçların Kalkolitik Çağ insanlarının eşsiz kültürünün gidişatını değiştiren esas etkenin ne olduğu hakkında uzun süredir devam etmekte olan bir tartışmaya da nokta koyduğunu belirtiyor.
“Artık bu etkenin göç olduğunu biliyoruz.”
Bulgular, 20 Ağustos’ta Nature Communications dergisinin online sayısında yayımlandı.

Live Science. 24 Ağustos 2018.
Makale: Harney, É., May, H., Shalem, D., Rohland, N., Mallick, S., Lazaridis, I., … & Hershkovitz, I. (2018). Ancient DNA from Chalcolithic Israel reveals the role of population mixture in cultural transformation. Nature communications, 9(1), 3336.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder