22 Eylül 2019 Pazar

Kelt dini ve Keltler 400 Tanrı 1 Tanrıça


                                                               
                                                                                Keltler'in üç köpek sembolü


Kelt dini



Üç başlı Kelt ilahı Keltler'in üç köpek sembolü Kelt politeizmi veya Kelt dini, Keltlerin inandıkları politeistik inanç, gelenek ve dinî düşünce ve uygulamaların bütününe verilen isimdir.



                 Üç başlı Kelt ilahı


Kelt politeizmi veya Kelt dini, Keltlerin inandıkları politeistik inanç, gelenek ve dinî düşünce ve uygulamaların bütününe verilen isimdir. Kelt dini kendine özgü ve zengin bir mitolojiye sahiptir ki bu mitoloji de Kelt mitolojisi olarak anılmaktadır. Kelt politeizminin zaman zaman Druidizm veya Kelt paganlığı olarak da anıldığı olmuştur. Keltik dinî uygulamaları, Galya'nın Romalılar tarafından işgal edilmeye başlandığı zamandan itibaren bir Romalılaştırmanın işaretlerini taşısa da, bu Romalılaştırmanın etkisi, önemi ve derinliği akademik tartışma konusudur.

Tapınaklar

Genellikle Keltlerin tapınak yapmadığı ve dışarıda korularda tapındıkları söylenir. Fakat arkeolojik bulgular bunun doğru olmadığını göstermiştir; Kelt dünyasının farklı bölgelerinde çeşitli tapınak yapıları keşfedilmiştir. Romalıların Kelt dünyasını fethiyle, ayrı bir Kelto-Roman tapınak tipi ortaya çıkmıştır. Bu tipe fanum denir.

Dekoratif sprial triskelionun bir formu

Keltlerde Tapınma

İlk Keltler bazı ağaçların kutsal olduğuna inanırlardı. Ağaçların Kelt dinindeki önemi Eburonian kabilesinin isminde görülebilir; bu isim porsukağacı ile ilişkilidir. Ayrıca İrlanda mitlerinde sıkça geçen Mac Cuilinn (çoban püskülü oğlu) veya Mac Ibar (porsukağacı oğlu) gibi isimler de bunun bir göstergesidir.
Romalı yazarlar Keltlerin insan kurban ettiğini belirtmiştir ve İrlanda kaynaklarında bu fikre uzaktan da olsa bir destek var olsa da, bu bilgilerin çoğunluğu ikinci elden ve söylenti şeklindedir. Kurban etme işlemini doğrulayan çok az sayıda arkeolojik bulgu vardır, bu nedenle çağdaş tarihçilerin çoğu Kelt kültürlerinde insan kurban etmenin çok nadir olarak mevcut olduğunu düşünmektedirler.
Kelt kültüründe bir savaşçı kültü de bulunmaktaydı. Bu kültün merkezinde düşmanların kesilmiş kafaları vardır. Ayrıca Keltlerin ölülerini silahlar ve diğer aksesuarlarla birlikte gömdükleri bilinmektedir ki bu onların bir tür ahiret inancına sahip olduklarını göstermektedir. Definden önce ölü kişinin kafasını keserler ve kafatasını kırarlardı; bu belki de hayaletin çıkıp dolaşmasını önlemek içindi.

Druidler

Özellikle modern kültürde olduğundan çok farklı bir şekilde lanse edilen ve modern literatürde fazlasıyla romantikleştirilen druidler aslında Keltlerin mitolojik ve dini geleneklerini uygulayan, bunların devamından sorumlu rahip sınıfıdır. Büyük oranda verasete dayalıdır, yani atalardan miras yoluyla yeni fertlere kalan bir görevdir. Druidlerin görevleri ve pozisyonları Hindistan'daki Brahmin kastı veya İran'daki magi ile karşılaştırılabilir, bu sınıfların hepsi de büyük oranda büyü, kurban ve kehanetle iştigal etmişlerdir. Hint-Avrupa kökenli bu toplulukların barındırdığı bu tip sınıfların birbirlerine olan benzerliklerinden dolayı, en başta proto-Hint-Avrupalılarda da bu tür bir sınıfın var olduğu öne sürülmüştür.
Druidler özellikle meşe ağacı ve ökseotu ile özdeşleştirilmişlerdir; belki de ökseotunu ilaçlar veya halusinojenik karışımlar hazırlamakta kullanmaktaydılar. Çoğunlukla druid kelimesinin "meşe" anlamına gelen bir kökten türediğine inanılsa da bu büyük ihtimalle proto-Hint-Avrupalı kök genel olarak "sağlamlık" anlamına gelmekteydi.

Keltler'in üç spiral sembolü
Bardlar ise Kelt topluluklarında yönetici vasfındaki ailenin tarihini veya kabilenin savaşçılarının cesaretini anlatan şarkılar söyleyen bir tür ozandı. Kelt kültüründe tarihi bir kültür mevcut değildi, Akdeniz uygarlıklarıyla karşılaşana kadar Keltlerin herhangi bir yazılı tarihleri veya yazılı tarih kültürleri yoktu. Fakat sözel tarih gelenekleri vardı ki bu bardların hafızalarından topluluğa yayılırdı. Benzeri yazma geleneği olmayan kültürlerdeki gibi bardlar bu tür tarihi bilgileri ezberlerken şiir ölçüleri ve kafiye kullanmışlardır.
Ayrıca, ilaveten bir "kahin" veya "peygamber" sınıfı bulunmuş olabilir. Strabo bunları "vate" olarak anar; bu isim Keltik "esinlenmiş" veya "esrik" anlamlarına gelen kelimeden türemiştir. Buradan Kelt toplumunun druidlerin ayinsel ve tomaturjik dini dışında, öteki dünya ile iletişime geçmeye dayanan şamanizm-vari bir öğe de barındırığı sonucu çıkarılabilir.






Keltler : 400 Tanrı 1 Tanrıça





XX. yy. altmışlı yıllarında antropologların bir kısmı insanın Afrika’da ortaya çıktığını belirsiz bir dönemde oradan diğer kıtalara göç ettiğini ileri sürmüşlerdir. Bu göçün Ortadoğuya ulaştığını ve oradan iki büyük akıma bölünerek birinin Avrupa diğerinin Asya nüfusunu oluşturduğunu ileri sürmüşler ilerleyen süreçte bering Boğazından Amerika Kıtasına diğeri ise deniz yoluyla Okyanusya adalarına ulaşmışlardır.
30 yıl sonra bu hipotez çökmüştür. Asya’da çok başka bir şeye işaret eden fosiller bulunmuştur : İnsanlaşmaya yani dik yürümeye alışkın deyim yerindeyse ilk İnsan varlıklarının ortaya çıkışı Asya’da meydana gelmiş olabilirdi, belki de avrupada. Fransız Arkeologların Brezilyanın delikli Taş denilen bölgesinde insan varlığını 30,000 yıl öncesine götüren mağaraları bulması söylenenden çok önce insan varlığı hipotezi bir olgu haline getirmiştir.
Geriye bu kadar çok kavmin nasıl oluştuğunu bilmek kalmıştır, örneğin iri ve sarışın Keltlerle ufak tefek ve siyah saçlı Mongoloid Asyalıların. Bu farklılıklar bir imgelemide bünyesinde değiştirecektir.Kuzey avrupanın sarışın toplulukları keltlerin sarı saçları ve mavi gözleri çekinik genlerin ağır basmasıyla oluşmuştur. Mongoloid ırkın farklı özellikleri , afrikalı bir insanın farklı özellikleri genetik miras olarak aktarılmış ve bu özellikler günümüzde terk edilen İnsan Irkları kavramını ortaya çıkarmıştır.Irk konusunda bir ve bölünmez tek bir insan Irkı vardır.
Batının devlet destekli kollektif hayal gücü Etrüskler ve Yunanlılar ile birlikte Keltleride bu hayal gücü sepetine atma dışında çok az şey bilinir. ” Kelt ” terimi bile anlam belirsizliklerine ve bir çok spekülasyonlara maruz kalmış bir dolu mistik hikaye üretilmiştir.
Keltoi terimi tanımını ilk yapanlar yunanlılar olup Aplerin kuzeyinde yaşayan insanlar için kullanmışlar – galyalı ve Kelt terimleri birbirlerinin yerine kullanılabilir. Sicilyalı Diodoros tarafından bizlere aktarılanlar , çok kaba ve soğuk görünüşleriyle kendilerini sürekli yücelterek karşılarındakini sürekli aşağılayan ve tehdit sayan hızlı öğrenen , Lire benzeyen estrüman eşliğinde şiirler okuyan şairlere sahip, özel önem verdikleri filozofları ve teologları olan – bunlara druidler denir , insanlardır.
Keltler kararlı yapıları ve dil yoksunluğu ile farklılaşsalar bile şiir okuma ve kahramanlık özellikleri ile yunanlıları çağrıştırır. Onlara Kuzeyde Norse denir, önce üç gruba bölünmüş gibiler : Kartal burun ,uzun kafatası (delikosefal) ve çok açık renk saçları ile yunanlıların tanımına tamı tamına denk düşen İskandinavlar : Güney doğu Fransa’da Savoie’de , İsviçre’de Po ovasında ,Tiroller’de Normandi’ya ,Ardenne’de rastlanan ve kafalarının yuvarlak ,burunlarının iri , boylarının kısa , fındık gözlü ve kestane saçlı olmalarıyla vucut hatları öncekilerden farklı olan Alpliler ; ve orta boy , ince,uzun yüzlü, koyu renk saçlı koyu renk gözlü Akdenizliler. Bu tanım Eski kıtanın nüfusunu oluşturan büyük istilanın ikinci dalgasını oluşturan topluluklara denk düşmektedir. (1) Birincisi doğudan batıya , İÖ yaklaşık üç bir yılda Hint’ten gelen Hint-Avrupa topluluklarınınkiydi , hakkında daha geniş bilgiye sahip olduğumuz ikincisi batıdan doğuya ve kuzeye üçüncüsü ise V yüzyılda başlamıştır.
Üç istila dalgasından toplulukların ortak bir soydan geldikleri hipotezi büyük oranda kabul görür.Gerçektende Keltlerde kıtanın ilk Hint_avrupa istilacılarının soyundan gelenler görülür. Bu hipotezi destekleyen olgu ,Karpatlarla Ural arasında bir yerde yaklaşık dört bin beş yüzyıl önce kök salmış olan Hint-Avrupa dil ağacına mensup Kelt dilidir. keltçe Latincenin olduğu kadar Slav dilinin , Hinducanın olduğu kadar Yunancanında akrabasıdır.
Keltler dalga dalga yayıldıklarında boş alan bulamadılar .Ataları ,” ölüleri yakkan ” halklar ve pro-keltler onlardan önce gelmişlerdi. Titizlikle hazırlanan soy ağaçlarına karşın ikinci ve üçüncü dalga Keltlerin kökenleri bilinmezliktir.
Tüm Kelt edebiyatı geç dönemlidir, kökenlere gönderme yapan efsaneler hayal gücünde iç içe girerler. İstilalar kitabında der ki ; İrlandanın ilk istilacıları , elli bin kadın ve üç erkek, Nuh soyundan geliyorlardı ve hepsi , tek bir erkek hariç Tufan’da öldüler. Hayatta kalan o adam , Fintan , büyü yeteneğine sahip olduğundan , dalgalar arasında yüzebilmek için somon balığına dönüştü.Sular çekildiğinde kartal oldu , ardından atmaca, atmaca olarak ülkenin çok yükseklerinde uçtu ve su çekilirken ortaya çıkan dağları ve ovaları gözledi.
Tez şaşırtıcı gelsede ,yunanlı tarihçiler tarafından tanımlanan sarışınlık irlandalılarda hiç yoktur, genetik olarak çekinik genlerin üstün gelmesini sağlayan bir ırk karışımı meydana gelmiş olabilir. Kelt’ler dahil Avrupa istila topluluklarının tümünde Vedacılık ve Zerdüştcülüğe ait inançlar vardır. Buradaki önemli ayrıntı Hint_arilerle aynı dinleri yaratmamış olduklarıdır, aynı ağacın farklı dallarına benzerler.
Kısaca Keltler hakkında bilinen her şey , ikinci istila dalgasını oluşturanlara adanmış terimlere göre , köken olarak Orta Avrupalı gözüktükleri ve İÖ V yüzyılda başlayan La Tene denen dönemden itibaren kayda değer olarak yayıldıklarıdır. Britanya adalarını, ispanya, yunanistan ve rusyayı almışlardır. Seçmiş oldukları topraklara göre farklılaşmışlardır. Kimileri kendini Galyalı, kimileri İrlandalı kimileri ise Norveçli olarak adlandırmışlardır.
Romalı tarihçiler tarafından telkin edilen ve onlar açısından uygunsuz olan önyargılar kesin olarak doğrulanabilmiş değildir. Bu halklar İÖ III. bin yıldan beri tekerlekli araçları kullanan proto-keltlerin mirasını almışlardır, barbar olduklarıda bakış açısına bağlıdır.Ölülerini yakan halklar aynı dönemde etlerini küçün bronz kazanlarda pişirmekte , giyisi ve mücevherlerinde ise estetik duygular bulunmaktaydı. Vikingler gemi inşaa etmeye başladıklarında “drakkar ” denen ve Kolomb’un karavellerinden beş yüzyıl önce Amerikaya kadar ulaşmışlardır.
İÖ 279’da Keltler yeniden makedonyayı ve Teselya’yı dolayısıyla Yunanistanı işgal etmişlerdir. Kelt paralı askerleri III yy. Helenik savaşlarında çarpışmışlar ; Roma tarafından Yeni Ahit’in ünlü “tetrark”‘ı Herodes Antipas ‘a hediye edilen dört yüz galyalıdan özel muhafızlarda yine Kelt’tir. İçlerinden yirmi bin kadarı bu kezde Küçük Asyayı işgal için yola çıkmışlar ve Galatia’ya yerleşmişlerdir.

Avrupanın hemen her yerinde kelt’ler vardır fakat homojen ve farklı bir bütün oluşturmazlar. Süreç içerisinde sürekli farkılılaşmışlardır, örneğin Vikinglerle galyalılar arasındaki fark ortadadır.Yüzyıllar içerisinde göreneklerinin yanı sıra inançlarıda farklılaşmıştır. Ne varki inanç zamana ve bölgeye göre farklılaşsada ortak gövdeden gelmesi sebebiyle Arverni ya da Viking olgusunu değiştirmez.
İnançları konusunda, bronz ardından demir çağında nasıl olduklarına dair hiç bir şey bilinmez. Keltler hakkında bilinenler XIII. yy yaşamış Snorri Sturluson adlı İzlandalı bir bilginin çalışmalarından kaynaklıdır. Proto Keltlere gelince bir kaç parça bilgi dinlerini yeniden tasarlama olanağı vermez. Sanat ve metinlerin gösterdiği gibi kesik baş kültleri mevcuttur ; İÖ III-II yy kadar uzanan Bouches-du-Rhone’daki Roqueperteuse Tapınağı’nın tüyler ürpertici sütünu sadece bir örnektir.Bu taşlar arasına sıkıştırılmış hakiki kafa tasıdır çünkü Keltler ellerine geçen her kesik başın onları doğa üstü güçlere karşı koruduğuna inanmaktadır.

Keltlerin taptıkları ana tanrıçanın kutsal renginin mavi olduğu inancı onların gövdelerini boyamaya yöneltmiştir. Onları yamyam olarak niteleyen Romalılar ; çığlıklar atarak çırılçıplak arabalarının üstünde boyalı bedenleriyle savaşa atılan bu insanlar korkunç bir barbarlığı temsil etmektedir.Ayrıca şenlikleri sırasında ortalık yerde sevişmeleri Romalılar tarafından hoş karşılanmamktadır.
Tüm bu olumsuz bakış açısına karşın bir panteonları vardır.  Theodor Mommsen  , Spekülasyonların ve hayal gücünün birbirine karıştığı Kelt Rahipleri (druid) öğretisi hakkında kesin bir fikir belirtme isteğinin boş bir çabadan başka bir şey değildir teşhisi koyar. Ancak Momsein  Kelt dinini, kuşkusuz ruhu tatmin etmeye daha uygun bulduğu Greko_Romen  diniyle karşılaştırdığınında unutulmaması gerekir. Bu bakış XX . yy bakış açısını yansıtmaktadır. Kelt panteonunda ” en az dört yüz tanrı ” sayılmıştır. Burada büyük bir tanrıça Danu vardır. İrlanda Keltleri onun soyundan geldiklerini söylerler. Keltlere Hint_Ari köken oluşturmak tamamen raslantılara kalmış bir iştir.
Tarımın başlangıcından itibaren öncelikle hayatta kalmanın garantisi sonra da zenginliğin kaynağı olan toprak  , tohum ekmeyi, boynuzlugilleri ve ardından vahşi koyunları evcilleştirmeyi öğrenmiş tüm halklar tarafından  kutsallaştırılmıştır. Verimlilik ve bunu sürdüren cinsellik , Kelt el yapımında figür haline gelmiştir. Fallus taş anıtında vajinasını iki eliyle ayırarak duran tanrıça temsillerine, yumuşak kiraç kayalardaki ereksiyon halindeki erkeklerin tasvir edildiği dev granürlere kadar liste uzundur.
Keltlerin hayal gücü cinsellikle ölüm kutupları arasında salınır gibidir. Her durumda Danu tek ana-tanrıça değildi ; Kelt panteonunun tanrıçaları genel olrak sıfatları aile yaşamını temsil eden ana-tanrıçalardır.
Yakın dönem tanıklarına yani ikinci dönem kelt istila dalgasıdan kaynaklanan tarihsel tanıklara başvurulduğunda bile Kelt inançları kısmen oluşturulabilmektedir. Bunların hemen hepsi çok biçimlidir ve kabileden kabileye değişiklik göstermektedir.  Doğa üstü güçlere inanma isteği olsada hepsi aynı şeye inanmaz. Yinede uygulama ve törenleri hakkında bilgi çoktur. En büyük şenlikleri olan bizim 1 Kasımımızın arifesinde kutlanan Samhain , düzen karşısında kaos yok olduğunda dünyanın yaratılışı kutlanır. Ölülerin ruhlarının yeryüzüne musallat olduğu bu dönemde dönüşlerini engellemek için kurban sunulur. Hristiyanlık ise ölüleri kutlamak için bir gün kaydırmıştır ; 2 Kasım. Demek ki Keltler ölülerin ruhlarına yani ruhun dirilişine inanmaktadırlar. Onları çağırmak için Druidleri vardır; II.. yy’da Strabon’un naklettiğine göre bir insan kurban ederek kehanete girişmektedirler.
keltlerde tek bir yaratıcının karşıtı olabilecek Şeytan zine raslanmaz. Boynuzlarla temsil ettikleri cehennemle ilişkilidir. Cehennemler tanrıçası Proserpina gibi bereket,şans ve hasat tanrısıdır. Günümüz şeytanı boynuzlarını ona borçludur. Roma işgalinin dayattığı Apollon ve Merkür ‘le birlikte bizim ortaçağ şeytanımıza benzemeye başlar. Bouches-du-Rhone’da , Noves şehrinde bulunan ve İÖ III yy. tarihlenen Noves canavarı kesin biçimini almamış Hristiyan şeytanının en mükemmel tasvirlerinden biridir.
Romalı ve ardından gotik sanatçılar şeytan figürünü işlerken hep bu çizgilerden yararlanmışlardır. Ancak bu tanrı Crom Cruach’tır yani ; tepenin kamburu. Crom Cruach’tan bize sadece taş figürler kalmıştır, fakat XI yy. adı bilinmeyen bir keşişin metninin aktardığı gibi , altın işlemeli resimleride vardır; Leinster kitabında şöyle yazar
".......kötü davranırlar,
Ellerini çırparak, bedenlerini döverek,
onları zincire vuran canavarın yanında ağlaşarak
Gözyaşları yağmur gibi dökülerek.
Taştan on iki put diziliyordu ;
Fakat Crom'unki altındandı. "
Crom önemli bir tanrıdır, efsane buna tanıktır. Efsaneye göre yine bir efsanevi tanrı olan iskoçyalı Tiernmas döneminde IÖ XVI yy. bütün klan şefleri ilk doğan çocuklarını Tapınma ovasında ona kurban etmektedirler. Şeytanın Kelt sıfatına uygun bir aday olabilir gibi gözüken bir başka tanrı daha vardır : Loki.  Konu uzmanı Georges Dumezil tüm çalışmasını ona adamış ve iskandinav tanrılarının en eşsizi diye yazar. Kuzey ülkelerinin , İskandinav ve Germen panteonunun kurnaz soytarısıdır. İstediği biçimi alır ve Kelt efsanelerinde sekiz bacaklı at Sleipnir’in babası olarak geçer. Loki tanrı odin’in hizmetindedir . Odin ve Thor dışında hiçbir Kelt tanrısında olamayan bir özelliğe sahiptir , eşi vardır ve bu onun toplumsallığıdır. Devler ve canavarlarlada yakındır, ne yazak ki efendisine ve diğer ölümsüzlere kötü oyunlar oynama fırsatını hiç kaçırmaz. Örneğin Balder’ in ölümüne neden olarak dünyanın mahvolmasına sebep olur.
Germen mitolojisinde Loki gelecek olan kıyamet ya da Ragnakök’ün failidir. Gelecekteki balta ve kılıç döneminde insanlar bütün dünya yanana kadar dövüşeceklerdir.Bunun üzerine tanrılar kötülük güçlerine karşı son kez savaşmak için silahlanırlar : Devler Ymir komutasında , Muspell’in oğulları Loki komutasındadır. Kurt Fenrir Odin’i yutacak bunun üzerine Odin’in oğlu Vidar , Fenrir’i öldürecektir. Diğer yandan Thor, yılan Midgard’ı yenecektir, ama onun zehirli soluğu kendisinide öldürecektir. Freya, ateş tanrısı Surtur tarafından yenilgiye uğratılacak ve dünyayı ateşe verecektir. Güneşin kararması , toprağın denize düşmesi ve parlak yıldızların gökyüzüne düşmesi mısraları kıyamet benzeri senaryodur.
Dumezil’in bir gözleminden yola çıkan Mircea Eliade Loki’nin şeytan olduğuna ikna olmuştur. Dumezil Loki’nin şeytansı bir kişilik olan çağımız İblisinin en üstün cisimleşmesi “Duryodhana” nın benzeri olduğunu belirtir. Benzerlik kesin olmakla birlikte Eliade konuyu biraz abartmıştır, Duryodhana , Mahabharata’da şeytan değildir, dünyanın sonunun sorumlusu hiç değildir. Kuşkusuz ürpeti verici bir karaktertir ; yaptığı en büyük haksızlık Yudhisthira’nın bütün servetini zarda kazanmış olmasıdır,fakat Yudhisthira göksel güçler ve köpekleri kabul etmediği için onun ruhunu çalmayı denemez bile.
Kelt Ragnarök ‘ü kuşkusuz dünyanın bir sonudur fakat tek tanrılı üç dinde sunulduğu şekliyle dünyanın sonu evrenin nihai sonu değildir. Öncekinden daha parlak yeni bir güneş gökyüzünde dönmeye başlayacaktır diye yazar Eliade ; bu düşünce Yeni İmparatorluk koşullarında antik Mısır ‘da geçerli olan düşünceyle aynıdır. Eğer Loki burda provakatör rolü oynuyorsa nedeni , Germen mitlerinde kavganın dünya düzenini devam ettirmek  için var olduğudur ve yeni bir evrenin şafağında eski yok edilir. Bu inancın yansıması orta-amerika  geleneği olan potlatch’da görülür; bu gelenekte herkes belirli bir tarihte sahip olduğu çanak çömleği yok eder.
Georges Dumezil
Dumezil bir başka mitik kişilik olan Sydron’u da Loki ve Bricriu’ya benzetir. Sydron kayıp bir “ırk” olan Nartlara atfedilen efsanelerden çıkmıştır ve bir çok kafkas kabilesi bu geleneği sürdürür ; iskit, sarmat, tatarlar, cerkesler , çeçenler, inguşlar . O da kötülük yapmaktan zevk duyar ve Nartların baş belası olarak adlandırılır. Doğumuna ilişkin ; şeytanla güzel bir Nart’ın oğludur. Nartlar onu anlaşmazlıklar karşılığında hakem olarak seçer kötü yüreğine rağmen çok zekidir ve Nartlar hizmetleri karşılığında yardım alırlar.
Sydron , Evnissyen , Loki , Cuchulainn ve Bricriu Kelt karakterinin bir kısmını temsil eden kişiliklerdir,  Kelt’lerde Şeytan yoktur. Şeytanı doğal olarak yaratan İranlılarda gördüğümüz bu evreye Kelt dininiin nasıl erişmediğini bilmek kalır geriiye. Kökler yinede ortaktır ve III . bin yılda Avrupaya yayıldıklarında İranlılara Ahrimanı yarattıran öz aynıdır. Kelt rahipleri (druid)  , İran toplumlarında müneccim aynı rolü oynamış gibidirler, korkusuzdurlar ve savaşların ortasında yer alırlar. Juluis Ceasar onları dinsel bir rolün dışında hukuksal bir rolde atfeder ” Yargı bildiriyorlar ve cezai , hukusal durumlara bağlı zarar ziyan bedellerine karar veriyorlardı, aynı zamanda miras ve sınır anlaşmazlıklarına karar veriyorlardı..” İran teokrasisinde bu dahada belirgindir , Darius örneğinde görüleceği üzere Kral sadece yasa koyucudur.
Öncelikle Keltler Eliade’nin söylediği kadar sert bir toplum değildir. Toplumsal bir hiyerarşik yapı son derece hareketli ve  Kralın iyi niyetine tabidir. Hiyerarşik yapının hareketli olması feodal bir toplum hayatında kişisel cesaret yani bireyselliğin olduğunu gösterir. Kelt soyundan gelenler Hristiyanlaştırıldıktan sonra bile efsanelerinin üne kavuşturduğu , savaştaki şaşırtıcı vahşiliklerini korurlar. Kelt topluluklarınnın hepsi kabile toplumlarıdır. Bir dini gerektirecek merkezi bir yapı oluşturmamışlardır. Her kabilenin komşu kabileden bağımsız biir rahibi vardır, Roma imparatorluğunun sonuna kadar sürekli değişen ve hareket halinde bir mozaik oluşturmuşlar Jütler, Angıllar ve Saksonlar İngiltereyi Fethederek orada yedi küççük devlet kurarak kendi paganizmlerini oraya taşımışlardır.
Franklar, Vandallar,Alamanlar,Ostragotlar, Vizigotlar ve sayısız başka halk kıtada güvenlik için yerleşebilecekleri yer aramışlardır. İlk avrupa krallıkları yavaş yavaş biçimlenmeye başladığı zaman bile Vikingler göçebeliklerine , talan ve fetihlerine devam etmişlerdir. Vikingler 896 yılında Seine ağzına yerleşmişler ve daima pağan kalmışlardır. Korsanlıktan vazgeçmeleri Seine Vikingleri ile Frank kralı Basit Charles arasında yapılan Saint-Clair-sur-Epte anlaşmasıyladır.
Kelt topluluklarında ulusal bilinç asla olmamıştır, örneğin 450 yılında Kelt Bretonları Galler ülkesinden çıkarmak için onlara karşı savaşanlar kelt kökenli Jütler, Angıllar ve saksonlardı. Her kabile başka kabilenin mal varlığını kıskanır bu koşullar altında örgütlü bir din asla oluşamazdı. O dönemde Normanlar denen Keltler yerleştikleri yerlerde , İngiltere ve Normandiya, Apulia ve Sicilya krallıkları gibi devletler kurduklarında ya da Kiev impartorluğuda Polonya dükalığına ve Macaristan Krallığında olduğu gibi devletlere katıldıklarında kıtaya güçlü şekilde nüfus etöiş olan Hristiyanlığın etkisine girmişlerdir. Kültürel etkinlikler XIX yy. kadar yok olur gider. Son büyük Keltler olan Vikingler yerlerini başka Keltler tarından kurulmuş olan krallıkların etkisine bırakır.

Göçebe hayatının ve gürültülü bir yaşamın sonunda Şeytan devreye girer ; Kelt gözüpekliğinin üstesinden gelerek toplumları asimile eder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder