Birinci Pandemi Sırasında Veba Bakterisi Çeşitliliği Vardı
Yeni yapılan araştırmada elde edilen 8 yeni genom sayesinde Jüstinyen Vebası ile başlayan Birinci Pandemi sırasında daha önce bilinmeyen bir Yersinia pestis çeşitliliği olduğu ortaya çıkarıldı.
Vebaya neden olan Yersinia pestis, genellikle kemirgenlere bulaşan ve pire gibi dış asalaklar yoluyla taşınan bir gram-negatif bakteridir. Aynı zamanda antibiyotik tedavisi olmadığında %50-100 ölüm oranıyla bubonik (hıyarcıklı), septisemik ve pnömonik (zatürreli) vebaya neden olarak insanlara da bulaşabilmektedir.
Tarihte en erken pademik hastalık olarak kayıtlara geçen Birinci Pandemi, 541 ila 750 yılları arasında yaşanmıştır ve 541 ila 544 yılları arasında görülen Jüstinyen Vebası başlangıç noktası olmuştur. Bu pandeminin sebebinin Y. pestis olduğu ise önceki yıllarda kanıtlandı. İkinci Pandemi ise 1346 ila 1353 yılları arasında yaşanan Kara Ölüm ile başladı ve 18. yüzyıla kadar devam etti.
Jüstinyen Vebası, 541 yılında İmparator 1. Jüstinyen’in Doğu Roma İmparatorluğundaki hükümdarlığı sırasında başladı ve tekrarlanan salgınlar yaklaşık 200 yıl boyunca Avrupa ve Akdeniz’i yıkıma uğrattı. O zamana ait kayıtlar bu pandeminin boyutunu Roma dönemi popülasyonunda %25’e kadar bir kayıp yaşandığı şeklinde açıklıyor. Yakın zamanda yapılan genetik çalışmalar Y. pestis bakterisinin bu hastalığa sebep olduğunu ortaya çıkardı. Fakat, nasıl yayıldığı ve pandemi sürecinde ortaya çıkan alttür gruplarının (şuş – strain) birbirleriyle nasıl bağlantılı olduğu bilinmiyordu.
Max Planck İnsan Tarihi Bilimi Enstitüsünden uluslararası araştırmacıların katıldığı ekibinin yaptığı bu yeni çalışmada bakterinin bu zaman sürecindeki mikro-evrimini incelemek amaçlı Avusturya, Britanya, Almanya, Fransa ve İspanya’dan 21 arkeolojik sit alanda bulunan insan kalıntıları Y. pestis için tarandı ve sekiz tane yeni genom oluşturuldu. Bu yeni oluşturulan sekiz genomun filogenetik analizi, 6. ve 8. yüzyılları arasında daha önce kayda bir geçmemiş Y. pestis çeşitliliği olduğunu ortaya çıkardı ve Avrupa’da çok sayıda farklı Y. pestis şuşlarının bulunduğunu gösterdi. Yeni keşfedilen bu genomlar, Birinci Pandemi’nin devam ettiği 200 yıl boyunca yayılan çeşitli Y. pestis şuşlarının aynı zaman ve bölgede bir arada bulunmuş olabileceklerini gösteriyor.
Buna ek olarak Anglo-Sakson sit alanı olan Edix Hill’den elde edilen veriler sayesinde Britanya Adalarındaki ilk veba kanıtı bulunmuş oldu. Arkeolojik tarihleme yöntemlerini ve Y. pestis şuşlarının evrimsel ağaçtaki yeri bilgisini beraber kullanan araştırmacılar bu genomun Britanya Adalarındaki 544 yılında belirsiz bir şekilde bahsedilen salgınla bağlantılı olduğu kanısına ulaştılar.
Mevcut genom sayısındaki artışa rağmen hala Jüstinyen Vebasının başlangıçı net bir şekilde anlaşılmış değil. Makalenin ortak baş yazarlarından doktora öğrencisi Marcel Keller “Bu soy Birinci Pandemi’den yüzlerce yıl önce Orta Asya’da ortaya çıkmış olabilir. Fakat mevcut verileri, Jüstinyen Vebasının ilk olarak 541 yılında Mısır’da bildirilmeden öncesindeki kökenini bulmakta yetersiz olarak yorumluyoruz. Ama bütün genomların tek bir soydan geldiği gerçeği, vebanın bu zaman dilimi boyunca tekrar tekrar ortaya çıkmak yerine Avrupa ve Akdeniz’deki kalıcılığının bir göstergesidir” diyor.
Diğer bir ilginç bulgu ise Birinci Pandemi’nin son zamanları esnasında veba genomlarındaki patojen olma özelliğini sağlayan iki virülan faktörün bulunduğu bölgede büyük bir delesyon görülmesi yani bu DNA bölgelerin kopup kaybolması. Yaklaşık 800 ila 1000 yıl sonra ise İkinci Pandemi’nin geç sonlarına doğru mevcut olan veba genomları da aynı bölgede buna benzer bir delesyon taşıyor. Max Planck İnsan Tarihi Bilimi Enstitüsünde makalenin baş eş yazarlardan Maria Spyrou “Bu ihtimal bir yakınsak evrim örneği, yani bu Y. pestis şuşları birbirlerinden bağımsız olarak benzer karakterlere evrildi. Bu tarz değişimler iki büyük pandemi boyunca vebanın kol gezdiği Batı Avrasya’daki belirli bir ekolojik nişe olan adaptasyonu yansıtabilir” şeklinde açıklıyor.
Bu çalışma tarihte ilk raporlanmış veba pandemisi adına yeni bilgiler sunuyor ve tarihi, arkeolojik, paleoepidemiyolojik kanıtlar ile yeni ipuçları sağlıyor. Makalenin kıdemli yazarı Johannes Krause “Bu binlerce yıllık genomları karşılaştırarak yaptığımız çalışma tarihsel ve modern pandemileri anlamamızı sağlayacak paleogenomik araştırmanın potansiyelini gösteriyor” şeklinde açıklıyor. “İhtimal veba mezarlarının daha geniş çaplı örneklemesi ile umuyoruz ki Y. pestis mikro-evrimini ve geçmiş ve günümüzdeki pandemiler sırasında insanlar üzerindeki etkilerini anlamak adına katkıda bulunacağız.”
Science Daily, 5 June 2019.
Makale: Marcel Keller, Maria A. Spyrou, Christiana L. Scheib, Gunnar U. Neumann, Andreas Kröpelin, Brigitte Haas-Gebhard, Bernd Päffgen, Jochen Haberstroh, Albert Ribera i Lacomba, Claude Raynaud, Craig Cessford, Raphaël Durand, Peter Stadler, Kathrin Nägele, Jessica S. Bates, Bernd Trautmann, Sarah A. Inskip, Joris Peters, John E. Robb, Toomas Kivisild, Dominique Castex, Michael McCormick, Kirsten I. Bos, Michaela Harbeck, Alexander Herbig, Johannes Krause. Ancient Yersinia pestis genomes from across Western Europe reveal early diversification during the First Pandemic (541–750). Proceedings of the National Academy of Sciences, 2019.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder