Çok uzun zaman sonra… Sonbaharın habercisi kuru yaprakları savuran rüzgâr, gün geçtikçe şiddetini artırıyor arada sırada hafif yağmur bulutları getiriyordu. Hava gittikçe sertleşti. Rüzgâr kırbaca, yağmur tipiye dönüştü. Hava soğudu, mızrak boyu buz sarkıtları çatılardan aşağı uzanıyordu. Kış olması gerektiğinden de uzun sürmüştü, bahar ayları gelmiş olmasına rağmen gökyüzündeki alaca karanlık bir türlü güneşi göstermemişti, kar hala yağıyordu. Ardından yaz, fakat güneşsiz, soğuk, kar fırtınaları ile geçen, rüzgârın insanların yanaklarını aç canavarlar gibi ısırdığı bir yaz…
Erzaklar tükeniyordu, insanların sinirleri gergindi, kurtlar hiç olmadığı kadar yerleşim yerlerine yaklaşıyor tehditkar biçimde uluyorlardı.
Kış hiç ara vermeden üç yıl boyunca sürdü denizler ve göller de ırmaklar ve kuyular gibi tamamen donduğunda insanlar gerçek açlığın ne olduğunu anladılar, bir başkasının ekmeği bir diğerini bir süre daha yaşatsın diye nasıl yağmalayacaklarını kurtlardan öğrendiler. Sonunda birbirlerinin etini yemeye başladılar. Bu bir gün geleceği ön görülmüş Fimbulvetr'in (Dünyanın sonuna yakın başlayacak büyük kış) ta kendisiydi.
Yggdrasil ağacının bile yaprakları dökülmüş yalnız kuru dalları kalmıştı, kökündeki dev solucan Nidhøggr yeryüzüne çıkmış insanlardan arda kalan cesetlerin kanını emmeye başlamıştı. Sonunda Odin Yggdrasil'in dibindeki kuyuda bekleyen bilge Mimir'in kesik başıyla konuştu. Kötü giden bir şeyler vardı…
Güneydeki Muspelheim'de yeryüzü ateşlerini kusmaya başlayınca meydana gelen çukurlardan yeryüzüne iblisler yayıldı. Volkanlardan lavlar fışkırıyor, aralıksız depremler tüm dünyayı sarsıyordu. Sonunda kurnaz Loki'nin bağlı olduğu kaya öylesine sarsıldı ki Loki zincirlerinden kurtuluverdi, bin yıllarca sürmüş azabı sonunda bitmişti. Loki vakit kaybetmeden oğlu Kurt Fenrir'i bir kedinin ayak sesi, kadın sakalı, balığın nefesi ve kuş salyasından imal edilmiş bir iple bağlı edilmiş bir iple bağlı olduğu kayadan kurtardı Baba oğul koşup uluyarak Musbelheim'ın sınır muhafızı Dev Surtr'un yanına geldiler. Koca dev Loki ve Fenrir'in bağlarından kurtulmuş olduklarını görünce haykırıp alev alev yanan kılıcını havada bir tur çevirdi. Sesi duyan Muspelheim ordusunun beklediği bir savaş çağrısıydı bu çok geçmeden ordu kalabalık bölükler halinde Vigrid denilen düzlükte toplanmaya başladı. Tüm bu olup bitenler tahtı Hlidskialf'ın üzerinden olan biteni izleyen Odin'in tek gözünden kaçmamıştı elbette. Ardından haberci Heimdall Giallarhorn isimli boruya üfledi. Bu sonun başlangıcıydı. Her zaman hazırlandıkları o büyük savaş günü gelip çatmıştı işte. Sesi duyan aesir tanrıları kılıçlarına davrandılar atlanıp pusatlandılar. Einherjar denilen ordu da silaha davrandı, onların ardında kurt başlı Ulfhednarlar ve Berserkerler...
Eski çağlardan beri kahramanca ölerek Odin'in ordusunda yer almaya hak kazanmış savaşçılar, bu büyük savaş için Valkyrler tarafından Valhalla'ya götürülmüşlerdi işte bu gün yeniden savaşacakları o büyük gündü. Tanrılar toplanıp Bifröst isimli köprüye vardılar burası Asgard ve Midgard'ın arasındaki geçişi sağlayan yerdi. Ulu ağaç Yggdrassil'in dibindeki Urd çeşmesi kaynayp buharlaştı, yerler Yaggdrassil'in köklerini söküp atmak istercesine sarsılıp durdu ve sonunda ulu ağaç, büyük bir gürültüyle sarsılarak devrildi. Doğu yönünden bir geminin sefer halinde olduğu görüldü. Bu gemi ölü insanların tırnakları ile yapılmış Naglfar isimli gemiden başkası değildi ve dümeninde Buz devi Hrym duruyordu. Hızla ilerleyen drakkar'ın mürettebatı ateş ve buz devlerinden oluşuyordu. Denizler kaynayarak kabardı dünyayı saran yılan Jörmungander dağların boyutlarını bile aşan büyüklükte dalgalar arasından başını çıkardı, o da boğumlarını çözerek savaş alanına doğru ilerliyordu. Bu sırada cehennemin bekçi köpeği Garm Dünya yaratıldığından beri güneş ve ayı kovalayan iki kurda katılmak üzere zincirini kırdı. Onun da gelişi ile hızlanan kurtlar güneş ve ayı yakalayıp boğazladıklarında dünya tamamen karanlığa gömüldü. Bunu gören kurt fenrir Kardeşlerini selamlıyordu. Öyle büyümüştü ki üst çenesi göğe alt çenesi yeryüzüne değer olmuştu. Sonunda Aesir tanrıları kulakları patlatacak şiddette naralar atarak doldular savaş meydanına. İlk çarpışma Odin ve Kurt Fenrir arasında oldu, odin şiddetle mızrağını Fenrir'e sapladığında dev kurt Odin'i tek hamlede yuttu. İlk çarpışma aesir tanrıları için büyük bir kayıpla sonuçlanmıştı. Babasının kaybı ile ileri atılan Thor çekicini savurarak dev yılan Jörmungander'in kafasını patlattı fakat yılanın ölürken püskürttüğü zehir Thor'un da daha fazla ayakta kalamayarak yığılmasına neden oldu. Geçmişte bir kolunu Fenrir'in kopardığı Tyr sırtına bir kurt postu giymiş olduğu halde cehennem köpeği Garm' ile karşı karşıya geldi ve ikisi de yığılıp ölene kadar dövüştüler. Elfler ülkesi Alfheim'in hükümdarı Freyer ise Surtr'un yanan kılıcı altında can verdi. Odin'in genç oğullarından Widar Dev kurt Fenrir'i bıçağıyla öldürdü fakat yığılan kurdun altında kalarak kendi hayatını da kaybetti. Son olarak Haberci Heimdall ve Loki son olarak kılıç tokuşturup birbirlerini öldürdüler. Sona kalan Sutr Yanan kılıcı ile Yggdrassil ağacına saldırdı ve onu yaktı alevler öyle yayıldı ki Asagard'da büyük bir yangın başlamıştı. Ateş Tüm olan biteni tahtından izleyen Freyja'ya kadar ulaştığında güzel tanrıça yerinden kıpırdamaya dahi davranmayarak küle dönüştü. Ateş denizleri de kaynatıp Yggdrassil ağacının denizlerdeki bir benzeri olan Rândrasill'i köklerine dek yaktı. Sonunda ateş söndü. Geriye yalnızca odin'in soyundan birkaç genç tanrı kalmıştı. Asagard'ı yeniden kurup oturdular ve yeniden Dünyayı inşa etmeye koyuldular.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder