Estonya’da bulunan bir gemi mezarının, 793 yılındaki ilk Viking baskınından eski olduğu tahmin ediliyor. C: Raili Allmae
Vikingler Denizlere Kadın ve Köle Bulmak için Açılmış Olabilir
8 Haziran 793’te bir dizi yabancı savaşçı, İngiltere kıyılarındaki Lindisfarne Hıristiyan manastırına saldırarak kiliseyi yıkıp rahipleri öldürdükten sonra, gemilerine doldurabildikleri kadar hazine yükleyip yola çıktılar. Bu acımasız saldırının uzun zamandır Viking saldırganlığının başlangıcını işaret ettiği düşünülüyor. Ancak Uppsala Üniversitesi’nden arkeolog Neil Price, Viking dönemi köklerinin bu baskından çok daha önceye dayandığından şüphe ediyor.
Price ve meslektaşları, esir tutulan işçilerin ve deniz aşırı kadın eşlerin, Vikinglerin İskandinav denizcilerinden eski Vendel dönemindeki kürk tüccarlarına ve uluslararası kâşiflere dönüşme sürecine katkıda bulunma derecesini bilmek istiyor.
Price, Amerikan Arkeoloji Topluluğu’nun yıllık toplantısında Vikingler konulu bir sempozyumda yaptığı konuşmanın ardından Lindisfarne baskını yüzünden “Sosyal süreçleri çoktan başlamıştı. Vendel ve Viking dönemleri arasındaki bu sınırı sileceğiz.” diyor.
Price’ın Uppsala’daki bürosundan birkaç kilometre uzaktaki Viking’lerin liderleri ve savaşçıları, her baharda toplanarak uzak ülkelerdeki baskınlarını planlıyordu. Şimdi ise Price, Viking olayını tetikleyen toplumsal ve ekonomik güçleri anlamak için Avrupa çapında uzmanlar toplamak amacıyla kendi saldırısını planlıyor. Bu toplantıda, arkadaşları ile araştırma planları düzenlendi ve ön bulgular görüşülüyor. Ekip, kazı yerine, daha önceden ortaya çıkarılan buluntuları, izotopik analiz gibi modern yöntemleri kullanarak tekrar incelemek istiyor.
Oslo Kültürel Tarih Müzesi’nden arkeolog Jan Bill, “Price’ın projesi, Vikingleri çalışan tüm bilim insanlarının sorduğu sorunun özüne gidiyor: Neden Vikingler?” diyor. İngiltere’de Oxford Üniversitesinden Arkeolog Marek Jankowiak ise şunları ekliyor: “Sadece eski kazılara biraz eklentiler yapmak ve onları düzgün bir şekilde yayınlamak bize çok şey katacak.”
Vikinglerin ani ve çarpıcı ortaya çıkışları uzun süredir araştırmacıları şaşırtıyor. Lindisfarne baskını, 3 yüzyılın başında İzlanda, Grönland ve özetle Kanada’da yeni yerleşmelere resmi olarak yol açtı. Vikingler, doğuda bugünkü batı Rusya ve Ukrayna’nın nehirlerine hakimdi, İstanbul’a diplomat gönderdi ve Bağdat ve Kuzey Afrika’ya kadar ticaret yaptı.
Ancak önceki araştırmacılar, baskınları Viking döneminin başlangıcı olarak tanımlamış olsalar da Price, yaşam biçimlerinin çok eskilere dayandığını vurguluyor. İskandinavlar, yaklaşık 550 ila 790 arasındaki Vendel döneminde demir ve kürk ihraç etti ve etkileyici denizcilik becerileri geliştirdiler. 2008 ile 2012 yılları arasında araştırmacılar Estonya’nın Baltık Denizi kenarında, İsveç sahiline 250 kilometre uzaklıkta iki gemi mezarını keşfettiler.
Price, “Bu ölüler, son yüz yılın en önemli Viking keşfi.” diyor ve radyokarbon ve eser stillerine göre tarihlendirilen bu buluntular, Lindisfarne baskınından neredeyse yüz yıl kadar daha önce.
Salme kasabasında Saaremaa adasında bulunan iki savaş gemisi, 40 Vikingli için mezar olmuştu. Birinde 33 birey, birbiri üzerine yığılıp ahşap kalkanla örtülmüştü. Elit askerler ayrıntılı olarak süslenerek iki taraflı kılıçlarla gömülmüş ve lider oluğu düşünülen bir adam elinde mücevher saplı bir kılıçla, ağzında fildişi bir deniz morsu tutuyordu.
Price, Estonya’dan işbirlikçilerle birlikte çalışarak bu eski gemileri kastederek, “bilimde büyük bir etki yaratmayı planlıyoruz” diyor. Ayrıca, 6. yüzyıldan 11. yüzyıla kadar tarihlenen Uppsala’nın hemen dışındaki Valsgärde’deki, bazı muhteşem gemi mezarlarına odaklanmayı planlıyorlar. Alan, kadınlarınki de dahil olmak üzere 60 mezar ve dikkatle analiz edilmesi gereken yüzlerce eser içeriyor.
Price ve meslektaşları, definlerin Vikinglerin genişlemesine neden olan güçlü bir faktör olarak, gittikçe artan bir köleliğin kanıtı olup olmayacağını merak ediyorlar.
Price, Vendel döneminde hızla büyüyen gemi filosu için muazzam miktarda yünlü yelken ihtiyacı dolayısıyla köle ihtiyacının başlamış olabileceğini söylüyor. Bu ise, koyunlar için yeşillik ve tabii araziyi çayır haline getirmek ve yelken yapmak için yoğun bir iş gücü gerektiriyordu.
Projeye katılan Kanada’nın Burnaby kentindeki Simon Fraser Üniversitesi’nden bir arkeolog olan Ben Raffield, tek bir 90 metrekarelik yelkenlinin tek bir insan üretimiyle 5 yıla kadar sürebileceğini söylüyor. Price, “Her geminin iki yelkene ihtiyacı vardı ve yüzlerce gemi vardı. Bu filoyu korumak için köle emeğine ihtiyaç duyuluyordu.”.
Tarihsel kaynaklar, Raffield’ın konuşmasında bahsettiği “Vikinglerin köle alıp, taşıdıklarını ve sattıklarını” doğruluyor. Kölelerin İskandinav nüfusunun %25’ini oluşturduğunu tahmin ediyor. Norse sagas, eski Norse’de “Şapşal”, “Kokarca” ve “Aptal” gibi aşağılayıcı isimler verilen “köleler”den söz eder. Ancak arkeolojik kanıtlar oldukça kafa karıştırıcı; demir kelepçeler ve yakalar köleliğe işaret ediyor, ancak tutsaklar veya köpekler için de kullanılmış olabilirler. Bu projede Raffield, esirleri taşıyan özel gemilerin kanıtlarını aramayı planlıyor.
Diğer arkeologlar, mevcut kalıntılarda köleliğin ipuçlarını bulabileceklerini düşünüyorlar. İsveç ve Norveç’te bulunan her 25 Viking erkek mezarının birinde diş izi halinde derin oyuklar var. İşaretlerin bir savaşçı sınıfı olduğu uzun süredir düşünülmüştü, ancak projenin bir parçası olan Stockholm Üniversitesi’nden Anna Kjellström, bu adamların en azından bir kısmının başı kesildiğini ve başka bir adamla birlikte bir mezara yerleştirildiğini söylüyor. Konuşmasında; “Bunların ustasının ölümü nedeniyle ritüel olarak öldürülen özel köleler olduğuna dair kuvvetli bir argüman sunabilirsiniz. Köleleri çoktan bulmuş olabiliriz.”
Ekip kurbanların yerel ya da sonradan gelmiş, belki de istemsiz getirilmiş olup olmadıklarını keşfetmek için kapsamlı izotopik analizler yapmayı planlıyor.
Araştırma programı, Viking toplumunda arazi kullanımında gösterilen değişiklikleri de analiz edecek. Örneğin 10. yüzyılda köleliğe yönelik mimari ipuçları ortaya çıkıyor. Bugünün Ikea yakınlarında Stockholm dışında bir yerde, küçük yuvarlak bir kulübe incelendi. Stockholm Üniversitesi’nden Charlotte Hedenstierna-Jonson, bu kulübenin Viking’in refah seviyesinin oldukça altında olduğunu ve bu alanın kölelerin yaşadığı bir mahalle olabileceğini söylüyor. Başka bir İsveç alanı olan Sanda’da, büyük bir ev ve etrafında çok küçük yapılar var, muhtemel bu alan köle evcikleri ile çevriliydi.
Diğer araştırmacılar, Vendel ve Viking topluluğunun daha kapsamlı bir resminin çiziliyor oluşuna çok mutlular. Oxford’daki Jankowiak, “Artık köle avcılığı ve köle ticaretini dikkate almadan Vikingleri tam olarak anlayamayacağımız açık. Vikinglerin yaşayışı ve iş bölümü, köleliğe bağımlı olduklarını gösteriyor.”
Ekip ayrıca rahatsız edici bir cinsel kölelik sorunuyla da uğraşacak. Araştırmacılar, Viking toplumu içinde veya Vendel döneminde olduğundan emin olmamasına rağmen, bu andan itibaren Germen kültürlerinde çokeşliliğin ipuçları var. Fakat Price’a göre eğer bu durum yaygınsa, fakir erkekler İskandinavya dışında eşler aramaya hevesli olurdu. Araştırmacılar Viking ölüleri arasındaki ilişkileri ve kökenleri belirlemek için DNA ve diğer verileri bir araya getirerek daha fazla bilgi edinmeyi umuyorlar.
Vikinglerin kadınları yakalamak için bu gemi hayatını başlattığı argümanı, İzlanda’da yaşayanlar hakkındaki son genetik araştırmalar tarafından da destekleniyor, çünkü bu alan Vikinglerin bundan 1.000 yıl önce yerleşmesinden bu yana önemli bir göç yaşamadı. Bugünkü İzlandalıların genetik çalışmalarına göre, İzlandalı erkek yerleşimcilerin yaklaşık dörtte üçü bugünün Norveç’inden, ancak kadınların yarıdan fazlası İngiliz Adaları’ndan geldi. Bu Viking erkeklerinin İngiliz kadınlarıyla büyük çapta birlikte olduklarını gösteriyor.
Price, “Bir miktar zorlanma hakkında konuşuyor olmalıyız” dedi. Ekip, uzun süredir çok iyi ilgilenilmeyen kadın kalıntılarını, Vikinglerin kökenlerini anlamak için incelemenin önemini vurguluyor.
Price, Vikinglerin baskınlarının ve toplumlarının ortaya çıkışını anlamak için daha fazla çalışmanın gerekli olduğunu da ekliyor. “Bu sadece on yıllık bir araştırmanın başlangıcı.” diyor.
Science Mag. 15 Nisan 2016.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder